Dışadüşen

Dışadüşen fikirler,analizler…

Tag Archives: marx

Alman İdeolojisi : Feuerbach Alıntıları…

ALMAN İDEOLOJİSİ [FEUERBACH]

ÖNSÖZ

  • ….(Marx)Proleterlerin sömürülmesinin açıklamasını araştırmak durumuna gelince , bu açıklamayı özel mülkiyete bağlı yabancılaşmış emekte bulabileceğine inanır.
  • …Ama henüz Marksist değillerdir.Onların anlayışlarındaki ilerleme, teorik olarak , kantçı “İnsan Nedir?” sorusundan doğan sorunsala bağlı kalır.
  • ….Soyut insanı yerine , toplumsal ilişkileri ve onların maddi temelini koyar.
  • …pratiği toplumsal yaşamın  ve bilginin kaynağına oturtur ve komünizmin törel ülküsünü, koşulların devrimci dönüşümünün gerçek hareketine çevirir.
  • Böylece , tarihin akışı, büyük adamların eylemleri ile keyfi kazanımlarla ya da, az ya da çok verimli ideolojilerle açıklanamaz.Bu, toplumsal ilişkilerdeki dönüşümlerin sınıf egemenliğinin farklı biçimlerinin ve bunun gibi hangi sınıftan olurlarsa olsunlar, bütün bireylerin maddi ve manevi yaşayış tarzlarının nedeni olan üretimin gelişmesine bağlıdır.
  • “yaşamı belirleyen bilinç değil , tersine bilinci belirleyen yaşamdır.”
  • …materyalist tarih anlayışının pratikteki sonucu, devrimci savaşımda cisimleşmiş bir hümanizmdir.

FEUERBACH ÜZERİNE TEZLER

  • 5] Her toplumsal yaşam, özünde pratiktir. Teoriyi gizemciliğe götüren bütün giz’ler, ussal çözümlerini, insan pratiğinde ve bu pratiğin kavranmasında bulur.
  • 11]Filozoflar dünyayı yalnızca değişik biçimlerde yorumladılar, sorun onu değiştirmektir.

GENEL OLARAK İDEOLOJİ VE ÖZEL OLARAK ALMAN İDEOLOJİSİ

  • Eski Hegelciler her şeyi onu bir Hegelci mantık kategorisine indirger indirgemez kavrıyorlardı. Genç-Hegelciler her şeyin dinsel anlayış ya da tanrı bilimsel olduğunu söyleyerek her şeyi eleştirdiler. Genç ve eski Hegelciler  mevcut dünyada , dinin, kavramların ve evrenselin egemenliğine inanmakta anlaşıyorlardı.Tek fark , bir taraf egemenliği bir gasp sayarak ona karşı mücadele ederken , ötekilerin onu meşru sayıp ululamalarıydı.
  • Bu filozoflardan hiç biri, Alman felsefesi ile Alman gerçeği arasındaki bağın, kendi eleştirileri ile kendi maddi ortamları arasındaki bağın ne olduğunu kendi kendine sormayı düşünmedi.

MATERYALİST TARİH ANLAYIŞININ ÖNCÜLLERİ

  • Bu bireylerin ilk tarihsel eylemi, insanları hayvanlardan ayıran ilk eylem, insanların düşünmeleri değil, kendi geçim araçlarını üretmeye başlamalarıdır.
  • Demek ki bireylerin ne olduğu , üretimlerinin maddi koşullarına bağlıdır.
  • Gerçeğin kendisi ortaya konduğunda, özerk felsefe varlık ortamını yitirir..Onun yerini ,olsa olsa insanların gösterdikleri tarihsel gelişmenin gözlemlenmesinden çıkartılabilinecek en genel sonuçların bir sentezi alabilir.Bu soyutlamalar , gerçek tarihten kopartılarak kendi başlarına ele alındıklarında hiçbir değer taşımazlar.
    • Feurbach’ta tarih ve materyalizm tamamen birbirinden farklı şeylerdir.

 

  • Hayvanın öteki hayvanlarla ilişkisi kendisi için bir ilişki değildir.Bilinç, demek ki daha baştan toplumsal bir üründür ve insanlar mevcut oldukları sürece böyle kalır.

 

TOPLUMSAL İŞBÖLÜMÜ VE SONUÇLARI

  • Özel çıkar ile ortak çıkar arasında bölünme olduğu sürece, demek ki , faaliyet gönüllü olarak değil de doğanın gereği olarak bölündüğü sürece , insan kendi işine hükmedeceğine , insanın bu kendi eylemi ,insan için kendisine karşı duran ve kendisini köleleştiren yabancı bir güç haline dönüştürür.Gerçekten de , iş paylaştırılmaya başlar başlamaz herkesin kendine dayatılan onun dışına çıkamadığı ; yalnızca kendine ait belirli bir faaliyet alanı olur; o kişi avcıdır ,balıkçıdır ya da çobandır ya da eleştirici eleştirmendir, ve eğer geçim araçlarını yitirmek istemiyorsa bunu sürdürmek zorundadır –oysa herkesin bir başka işe meydan vermeyen bir faaliyet alanının içine hapsolmadığı , herkesin hoşuna giden bir faaliyet dalında kendini geliştirebildiği komünist toplumda,toplum genel üretimi düzenler ,bu da, benim için bu gün bu işi, yarın başka bir işi yapmak , canımın istediğince , hiçbir zaman avcı , balıkçı ya da eleştirici olmak zorunda kalmadan sabahleyin avlanmak ,öğleden sonra balık tutmak, akşam hayvan yetiştiriciliği yapmak, yemekten sonra eleştiri yapmak olanağını yaratır.

EGEMEN SINIF VE EGEMEN BİLİNÇ

  • Maddi üretim araçlarını elinde bulunduran sınıf , aynı zamanda, zihinsel üretimin araçlarını da elinde bulundurur, bunlar o kadar birbirinin içine girmiş durumdadırlar ki , kendilerine zihinsel üretim araçları verilmeyenlerin düşünceleri de aynı zamanda bu egemen sınıfa bağımlıdır.
  • …. Ortalama olarak egemen sınıfın kendisi de ,kendi kavramlarının hüküm sürdüğünü tasarlar ve onları daha önceki çağların egemen fikirlerinden ancak kendi kavramlarını sonsuz gerçekler diye sunarak ayırt eder.Bu egemen sınıf kendi çıkarlarını, ne kadar çok toplumun bütün üyelerinin çıkarları gibi göstermek zorunda olursa “bu egemen kavramlar” da o kadar genel ve genelleştirilmiş bir biçim alacaklardır.

BİREYLERİN REKABETİ VE SINIFLARIN OLUŞMASI

  • Tek tek bireyler , ancak başka bir sınıfa karşı ortak bir savaşım yürütmek zorunda oldukça bir sınıf meydana getirirler;  bunun dışında rekabet içinde birbirlerine düşmandırlar.Bundan başka , sınıfın kendisi de , bireylere karşı bağımsız hale gelir.Öyle ki bireyler kendi yaşam koşullarını önceden hazırlanmış olarak bulurlar, yaşamdaki durumlarını ve bunun yanında kendi kişisel gelişimlerini , tüm çizdiği yolu kendi sınıflarından alırlar ; kendi sınıflarına bağımlıdırlar…………bu görüngü ancak özel mülkiyet ve bizzat çalışma ortadan kaldırıldığı takdirde ortadan kaldırılabilir.
  • İşte şimdiye kadar kişisel özgürlük denilen şey , belli koşullar içerisinde raslansallıktan rahatça yararlanabilme hakkıdır.- bu varlık koşulları doğaldır ki her dönemin üretici güçlerinden ve karşılıklı ilişki tarzlarından başka bir şey değildir.

ÜRETİCİ GÜÇLER İLE İLİŞKİ TARZI ARASINDAKİ ÇELİŞKİ…

  • ….Kuzey Amerika gibi zaten gelişmiş bir tarihsel dönemle başlayan ülkelerde, gelişme hızlı olur.Bu gibi ülkelerde terk ettikleri ülkelerin gereksinmelerine uygun düşmeyen karşılıklı ilişki tarzları yüzünden göz eden ve buraya gelip yerleşen bireyler dışında önceden mevcut doğal koşullar yoktur.Dolayısıyla bu ülkeler eski dünyanın en çok evrime uğramış bireyleriyle ,ve bu yüzden de bu bireylere uygun düşen en gelişmiş ilişki tarzıyla işe başlarlar. Hatta bu , bu karşılıklı ilişki tarzı eski ülkelerde kendini kabul ettirmeden önce olabilir. Bütün sömürgeler de bunlar basit birer askeri ya da tücari üs olmadıkları ölçüde durum böyledir.

DEVLETİN VE HUKUKUN MÜLKİYET İLE İLİŞKİLERİ

  • ….. devlet egemen sınıfın bireylerinin onun aracılığıyla kendi ortak çıkarlarını üstün kıldıkları bir biçim , içinde bütün çağın bütün sivil toplumunun özetlendiği bir biçim olduğundan , bunun sonucu olarak ,bütün kamusal kurumlar ,devlet aracılığından geçer ve siyasi bir biçim alırlar.Bu yüzden yasanın iradeye dayandığı , hatta daha iyisi ,özgür iradeye dayandığı kuruntusu ,somut temelinde kopmuştur. Aynı biçimde hukuk da yasaya dayandırılmıştır.

 

Karalamalar : Diyalektik Materyalizm

DİYALEKTİK MATERYALİZM :

  • Felsefe tarihinin büyük tartışmaları, sonuç olarak başlıca iki felsefi akımın doğmasına yol açmıştır.: “idealizm ve materyalizm”.İdealizm daima ,egemen sınıfların,yani toplumsal iş bölümünde daha incelmiş, daha “temiz” işleri üstlenmiş olanların,aydınların,yönetici durumunda bulunanların ve egemen ideolojiyi temsile eden tarafların dünya görüşünü ve felsefesini temsil ederken,materyalizm, bu dünyayı emekleriyle değiştirdiklerini veher maddeye yeni bir biçim vererek onu yeniden ve yeniden yarattıklarını bilen çalışan insanların , kölelerin,kır yoksullarının ve işçilerin felsefesi olarak kendini göstermiştir.
  • Diyalektik materyalistler,dünyanın bütünlüğünü sağlayan şeyin,insanın tarihsel-toplumsal dönüştürücü emeği olduğu görüşündedirler.

DİYALEKTİK MATERYALİZMİN DOĞUŞU

  • Günümüzde diyalektik, doğa, toplum ve bilinç olayları karşısında, onları anlamak, üzerilerinde etkide bulunmak ve yönlendirmek için her birinin kendi hareketlerini bilmek, içerdikleri çelişmeleri bulup yakalamak ve birbiriyle olan bağlantısını bularak çözmek ya da yeniden bağlamak için kullandığımız yönteme verdiğimiz addır.
  • Olaylara tek yönlü, değişmez, hareket etmez bir halde bakmak alışkanlığı ve bunun bir sistem haline getirilmesinin pek çok biçimi vardır ve bu tarz düşünme biçimlerinin tümüne birden “metafizik düşünce” adı verilir.
  • Metafizik biçimde düşünen birisine,olaylar,o anda ne iseler,o durgun ve hareketsiz halleri içinde nasılsalar öyle görünürler.
  • Materyalizm, dünyanın temelinin madde olduğu ,maddenin öncesiz ve sonrasız olarak var olduğunu ve var olmak için maddenin kendisinden başka, kendisinin dışında herhangi güce ihtiyacı olmadığını savunan düşüncelerin tümüne birden verilen genel bir addır.
  • Feuerbach ise ,diyalektiği ihmal eden, karşılıklı bağıntılık ilkesini göz ardı eden tek yönlü bir düşünce sistemine sahip olmakla birlikte,insanın ve dünyanın maddi birliği konusunda önemli görüşlere sahipti.
  • Marx’ın idealizme karşı başlıca eleştirisi, saf düşüncenin dünyayı değiştirmeye yeteceğinin ileri sürülmesi noktasındaydı.İdealistle , teorik eleştirinin toplumdaki eşitsizlik ve adaletsizliği ortadan kaldırmaya yeteceği inancındaydılar. … Çünkü önemli ve gerekli olan ,insanların düşüncelerini değiştirmek değil , bütünüyle, insanların içinde yaşadıkları maddi varlık koşullarını değiştirmektir.
  • Marx : “…Benim içi ise , tersine ,fikir, maddi dünyanın insan aklında yansımasından ve düşünce biçimlerine dönüşmesinden başka bir şey değildir.”
  • Diyalektik materyalizm , doğada, toplumda ve düşüncede olup biten, devam eden bütün ilişkilerin, olayların ve nesnelerin genel hareket yasalarının bilimi olarak, “ evrensel iç bağıntıların bilimi” olarak doğdu ve karmaşık, düzensiz hareketsiz gibi görünen dünyanın bağıntılı bir bütün halinde , çelişmelerin çatışması ve çözülmesi ile gelişen , hareket eden bir dünya olarak kavranmasını sağladı.

NİCELİĞİN NİTELİĞE,NİTELİĞİN NİCELİĞE DÖNÜŞME YASASI

  • Metafizik düşüncede, doğada ya da toplumda devrimci tarzda dönüşümlerin olabileceği kabul edilmez.Her şey yavaş yavaş ve kim bilir ne zaman gerçekleşecek!
  • Kapitalizmin bünyesinde meydana gelen nicelik değişiklikleri, onun niteliksel olarak dönüşebilmesinin koşullarını da yaratıyor.
  • Çelişmeleri yeterince olgunlaşmamış, birikimi ve büyümesi son sınırına varmamış hiçbir gelişme, yani niceliği yeterince ve gerektiği kadar artmamış hiçbir olay,nitelikçe sıçramaya uğrayamaz.

EVRİM VE DEVRİM

  • Nicelik birikimlerinin ağır ağır ve zaman içerisinde gerçekleşmesi yoluyla meydana gelen değişikliklere, diyalektik dilde “evrim” denir.Değişmenin birdenbire ve nitelikçe meydana gelmesine ise “devrim” denir.
  • Diyalektik, hareket içinde, hem nicelik değişimlerinin hem de nitelik sıçramalarının birbirlerini tamamlayarak gerçekleştiğini keşfetmiştir.
  • …görülür ki, her evrimci gelişmenin içinde , bu gelişmeyi sürekli güçlü ve ilerletici kılan devrimci sıçrama alanları vardır.
  • Evrimci birikim denilen şey, niteliği hiç değişmeyen birimlerin sayıca artışı demek değildir. Aksine , niteliği farklılaşan birimlerin niceliğinin, toplam niteliğin değişmesine elverecek ölçüde artması demektir.

KARŞITLARIN BİRLİĞİ VE MÜCADELESİ

  • Sınıf mücadelesi, toplumun devrimci tarzda dönüşmesinin ve nitelik sıçramasına uğramasının esas sebebidir ve esas kaynağıdır.
  • Diyalektik , gelişmenin ve ilerlemenin kaynağında nesnelerin, olayların ve düşüncelerin içindeki çelişmenin belirleyici bir rol oynadığını keşfetmiş ve böylece, metafizik düşünce sistemlerinin farklı olarak olayların ve nesnelerin kendi hallerinde çatışmasız bir biçimde değil, içlerinde taşıdıkları çelişmenin ve dışlarında kendilerine karşı duran, onlarla çatışan başka çelişmelerin ve dışlarında kendilerine karşı duran, onlarla çatışan başka çelişmelerin çatışarak ve “savaşarak” etkili olduğu bir süreçte değiştiğini ve dönüştüğünü göstermiştir.
  • Bugün ücretler, sigorta primleri, fabrikada iş koşullarının düzeltilmesi , daha çok sosyal hak, daha çok iş güvencesi gibi taleplerle kendisini gösteren bu mücadelenin , özünde emekle sermaye arasındaki uzlaştırılamaz, bastırılamaz çelişmenin bir belirtisi olduğunu bilir.
  • Farz edelim ki ;bu düzen her işçiye bir ev, bütün çocuklara okuma imkanı ve herkese sağlıklı yaşama koşulu sağladı: O durumda bile , bütün bu sağlanan imkanlar işçi sınıfının emeğinin sömürülmesine dayanmayacak mı? Harcanan her kuruş işçilerin sırtından çıkarılan artı-değerin bir kısmı olmayacak mı? Şu halde, kapitalist toplumun varolmaya devam ettiği koşullarda, yani işçilerin artı değer sömürüsünden kurtulmadıkları bütün koşullar altında, yaşama seviyesi ne kadar yüksek olursa olsun , işsizlik tehlikesi ne kadar gerilemiş bulunursa bulunsun, kavganın , sınıf mücadelesinin kaynağı kurutulmuş olamaz.

ANTAGONİST VE ANTAGONİST OLMAYAN ÇELİŞMELER

  • Uzlaşmaz çelişmelere, bilim dilinde “antagonist çelişme” denir. Antagonist yani uzlaştırılamaz çelişmeler, ancak çatışma yoluyla ve her kutuptan birinin ortadan kaldırılmasıyla çözülebilinecek türden çelişmelerdir.
  • Siyasi mücadelede, artı-değer sömürüsü üzerine kurulmuş toplumsal yapının ana sınıfları arasındaki çelişmenin “ antagonist” olduğunu tespit etmek çok önemlidir.Çünkü, bu gerçeğin inkarı, reformcu görüşlerin gelişmesine yol açar.

OBJEKTİF VE SUBJEKTİF

  • Karşılıklı mücadele eden ve birbirlerine karşı hareket eden çelişik kuvvetlerin hiçbiri , eğer isteklerini gerçekleştirmek için elverişli nesnel-maddi imkanlar bulamıyorlarsa, yani bilimin diliyle söyleyecek olursak, “objektif koşullar” uygun değilse , kendi hedefine ulaşamazlar.
  • Fakat devrimci için ,yalnızca objektif koşulların olgunlaşmış olması yetmez.Bunun dışında, fakat buna sıkıca bağlı olarak, devrim için gerekli “subjektif koşulların da yeterince gelişmiş olması gerekmektedir. Sübjektif yani öznel koşul denilen şey, işçi sınıfının ve devrimden çıkarı olan emekçi halk sınıf ve tabakalarının bilinç ve örgütlenme düzeyidir.

ÖZGÜRLÜK VE ZORUNLULUK

  • Sınıflı toplumda insan zorunlulukların kölesi durumundadır ve doğa üzerindeki hayvanın doğaya tutsaklığı ile onun toplumsal yasalara tutsaklığı arasında esas bakımında bir fark yoktur.

ZAMAN, MEKAN VE HAREKET

  • Evrende var olan her şey, daima onu çevreleyen bir mekan içerisinde var olur.Bir başka açıdan bakıldığında ise , madde , var olduğu her yeri bir mekana çevirir.Maddesiz bir mekan , ya da mekansız bir madde bulunamaz.
  • Bir toplumun içinde yaşadığı üretim biçimi , onun zamanını, diğer ülkelerle olan ilişkisi, diğer üretim biçimleriyle olan uzaklığı ya da yakınlığı, politik konumu, coğrafi yeri onun mekanını belirler.Bir toplumun hareket özellikleri denilince, çok daha karmaşık, çok daha kapsamlı bir analiz gerekir.

İMKAN VE GERÇEKLİK

  • İnsanlar, gerçek ihtiyaçlarını ancak, yaşadıkları toplumun kendilerine dayattığı ve “zorunlu” imiş gibi gösterilen ihtiyaçlarla karşılaştırdıkları zaman (mesela, hiçbir gerçek ihtiyaca cevap vermediği halde, pahalı makyaj malzemeleri alamadığı zaman, ama kapitalizmin kültürü bunun kullanılmasının zorunlu ve gerçek bir ihtiyaç olduğunu ona dayatmış bulunduğundan) ihtiyaçların sonsuzluğuna ve kaynakların kıtlığına inanır.

Öneri Kitaplar:

Ludwig Feuerbach ve Klasik Alman Felsefesinin Sonu

Alman İdeolojisi

Anti-Dühring

Doğanın Diyalektiği

Felsefe Defterleri- Lenin

Materyalizm ve Ampriokritisizm

Karalamalar : Mübadele ve Değer

Mübadele ve Değer Hatırlatma:

  • Marx’ın kapitalist ekonomiye yaklaşımı önceki ekonomistlerden farklıdır. Ekonomi politik değil onun eleştirisidir. Ekonomi politiğin eleştirisinde fiyatlar nasıl belirlenir gibi sınırlar yok. Fiyat nedir? diye soruyor. Arkasındaki ilişkiler nedir?
  • Değerin bir malın üretimi için gereken emek miktarı ile belirlendiğini zaten ricardo bahsetmiştir.
  • Engels diyor ki :Başkalarının çözüm gördüğü yerde Marx sorun gördü. Marx ise bu konuda şöyle diyor; Ekonomi politik ; kapitalist ilişki çerçevesinde nasıl üretildiğini açıklamıştır.Ama hiç bir zaman kapitalist ilişkinin nasıl üretildiğini incelememiştir.
  • Kapitalin meta bölümü sosyal bilimde bir dönümdür.
  • İşin teknik yanları: meta ile başlamasının nedeni ; Metanın temel bir birim olmasıdır.
  • İnsanlık tarihinde tek bir tür toplum yok ; kapitalist üretim tarzının hakim olduğu toplumlar bir de öyle olmayan toplumlar var.
  • Marx kapitalist toplumu eleştiriyor .Kapitalist sistemin diğer sistemler gibi geçici olduğunu söylüyor.
  • Hayatta kalmak için üretim ve kullanılan  üretim tarzı arasındaki fark belirleyicidir.
  • genel olarak üretim   /  genel olarak mübadele  /   genel olarak sermaye /  çok sayıda sermaye
  • Son üçü kapitalist üretim tarzıdır. Soyutlama düzeyleri alanlarıdır.
  • Önemli noktalar : okurken verimli bir kavrayışa ulaşmaya yaraması açısından ; marx’ın anlattığını matruşka mantığıyla düşünmek gerekir ..
  • töz/biçim/
  • substance/form
  • öz/görünüş
  • Gerçek öz emek biçimi değer gibi ; en içerde olan töz kendi dışında bir biçim oluyor.
  • Emek değerin tözüdür….> emek , mübadele değerinin biçimidir.
  • İkilikler; Metanın iki öğesi;  kullanım değeri / değer  (töz biçim ilişkisi gibi değil.)
  • somut emek / soyut emek
  • emek süreci/değerin artışı süreci
  • kapitalist üretim tarzı süregelen üretim sürecinin devamıdır.her üretim tarzında somut emek vardır , vb…kapitalizm. her üretim tarzında olan özellikleri taşır .
  • Bir önceki aşamanın kategorileri aşılır ve muhafaza edilir.(yeni biçimler alarak.) Her diyalektik süreçte olduğu gibi..(üretimden bağımsız olarak finansal sistemin ayakta kalacağını düşünmeye götürür , aksi halde)
  • Çelişkiden hareketle yeni bir senteze varmak.
  • somut meselelere gelelim: Marx metayı kullanım değeri , değişim değeri olarak ele alıyor.
  • değişim kelimesi çok yanlış…değişim değeri yanlış…mübadele değeri olması lazım.. değişim—>mübadele olarak kullanılmalı
  • üretim ; ihtiyaçlarını karşılamak için yapılır.
  • Her meta bir insan emeği ürünü olarak bir ihtiyacı gideriyor.emek gibi çok üst düzeyde sanat da bir ihtiyaçtır.bilimsel bir ihtiyaç tanımı yapmak gerekir ; örnek olarak lüks tüketim de bir ihtiyaçtır. Eleştirel olabiliriz ama onları görmezden gelerek olmaz. Bunu saptadıktan sonra eleştirmek gerekir.en fantezi ürünü bir şey bile ihtiyaç olabilir.
  • Bir insan emeği ürününün kullanım değeri olmadan mübadele değeri olmaz.kimse satın almazsa mübadele değeri olmaz.kullanım değeri bir ön koşuldur.
  • Marx’ın en önemli farkı : neden değerin arkasında emeği buluyor Marx? Toplumu işin içine sokulmadan işi çözemeyiz.ahlaki hiç bir şey yok .. önce bilimsel bir inceleme var.önce değerden emeğe doğru biçimden töze doğru bir yol belirliyor.fakat tam tersi bir hareket de var (kapitalde) yaşamak için üretmek zorunda.her bir birim söz konusu olduğunda ; çalışabilecek durumda olan bütün insanların emeğidir.sorun şu bu emek nasıl dağılacak.Bunu da bazı etmenler belirler …patriark belirler vs…
  • Fabrikada teknik iş bölümü vardır. Fabrikada mübadele diye bişey yok. Kimse ürünleri bibiriyle takas etmez.böyle bir üretim süreci yok..
  • Toplumun emeğini değişik üretim dallarına dağıtmasının biçimi kapitalizmin koşulları altında değerdir. Bu yüzden değerin arkasında emek vardır.
  • Eğer toplum belirli miktarda emeğin belirli miktarda ürünün üretilmesi için ayrılmasını istiyorsa onun parasını ödemek zorundadır.o para da değerdir.değere doğru eşitlenir bu mallara ödenecek fiyatlar.
  • Yani ; komünizm iş bölümü olduğu halde meta üretimi yoksa kapitalizmde meta üretimi vardır.
  • Maddi temel : diyalektik bir hareket içinde bir çelişkidir.karşılıklı bağımlılık..her şey bütün dünyada birbirine bağımlı…işbölümü çok yoğun. Buna karşılık üretim kararların tamamen bağımsız şekilde verilir. Çünkü özel mülkiyet vardır. Kar getiren alanlara sermaye (hangi ürünü üretecek) yatırırlar. Hem bağımlıyız hem de değiliz. (proleterya isek)
  • Bu çelişkinin açılımı bizi kapitalizmin maddi temellerinin ortadan kalkışına kadar götürecektir. Piyasada mübadele edilecek emeğin sosyal karakteri onaylanmış olacak.
  • Toplumsal emeğin dağılım biçimi kapitalist sistem altında değerdir.Değer metanın bir özelliğidir.
  • Somut emek : her bir kullanım değerine özgü üretim süreçlerini uygulayan emek.
  • soyut emek >> genel insan emeği
  • Marx diyor ki ; (bir sinema bileti = 10 simit) iki tane meta buradan başlayan (piyasada milyon tane eşitlik var) en sonunda bütün malların değeri altın cinsinden ifade ediyor. Hiçbir değer analizinizi para olmadan yapamazsınız. Paranın kendisi aslında üretilmiş metalardan bir tanesidir.<<< altının çıkarılması sayesinde para haline gelmiştir.
  • Altın filan yok şimdi diyecekler…doğru ama ; para biçimi altın biçiminde..altın hala para mıdır değil midir?
  • Kapitalizm çok büyük bir çöküş yaşarsa para mı ayakta kalır altın mı? Gizli para hala üretilmiş meta olan altındır. Demek ki ; Marx’ın eleştirdiği ütopik sosyalistlerden farklı olarak , kapitalist üretimi ayakta tutup parayı kaldıramazsınız.
    —————————————————————
  • Basit emek ; yalın emek ?
    vasıfsız emek : herkesin yapabileceği işleri yapabilecek emek..
  • karmaşık emek ?
    çok özel vasıfları olan emek…
  • Her emeğin ürettiği değer=eşit miktarda emek harcanması = eşit miktarda değer üretimine yol açar. Ama bu bütün emeklerin basit emek olduğu varsayımında geçerlidir.
  • Vasıflı emek işin içine girdiği zaman ; vasfın niteliğine göre yalın emeğin bir katsayı ile çarpılması ile elde edilen değer üretir.
  • Vasıflı emek sahibi olanlar daha yüksek değer üretir   >>>  daha yüksek ücret alırlar.mühendis , doktor,bilgisayarcılar…
  • ücretler ahlaki nedenlerle eşittir????
  • Altın neden diğer madenlerden daha değerli?
    Altının para karekteri nereden geliyor ?
    Kendisi de bir emek ürünü bir metadır. Paraların arkasında ülkelerin prestiji yatıyor.Kriz anlarında güvenilecek şey ulusal paralar değil meta üretiminin sebebi olan mallardır.
    altının neden değerli olduğu <<< tarihsel bir olgu..
  • Karşılıklı bağımlılık / karar bağımsızlığı (özel mülkiyet)             iş bölümü/özel mülkiyet
  • İş bölümü otomatikman meta üretimini getirmez. Ancak özel mülkiyet ile birleşirse meta üretimi getirir.
    örnek : sovyetlerde 30’lardan beri yaşanan üretim araçları kesiminde maddi fiziksel bir planlama ile yürütülmesidir.
    ——————————————
  • Toplam toplumsal emeğin belirli üretim dallarına tahsis edilmesi lazım. Toplam toplumsal emek son derece önemli bir kavramdır.
  • Bütün üretim tarzlarında olabilecek bir kavram. dokumacının ki ayrı çiftçinin ki ayrı üretim yapıyor.Ekonomide dağıtılacak bir emek karakteri olsa olsa soyut emek olabilir.
  • Soyut emek >>>> örn. sandalye üretiyorsam soyut emeğim marangozun emeğidir.
  • Marx Aristo için diyor ki ; aristonun 20 m keten bir pantalondur gibi basit denklemlerini belirterek. aristo zaten eş değerlerin mübadelesinin bütün meta üretiminin temelinde yattığını söylüyor.
  • ekonomik temelde bir yapı var. Marx eş değerin altında emek vardır.Marx köleciliğin olduğu bir toplumda emeğin bu karakteri keşfedilemez.bu yüzden olduğundan daha ileriye gidemedi.
  • kapitalizmin yüzeyi sanki yer çekiminin olmadığı bir dünya gibi bir oraya bir buraya savruluyor.
  • Toplumsal emeğin diğer anlamı; karşılıklı bağımlılık …. > daha fazla karşılıklı bağımlılık oluşması ; dünya çapında bütün üretimin bağlanması ……> toplumsallaşma süreci kapitalizmin maddi temellerini adım adım ortadan kaldırıyor.
  • Emek-zaman ;  madem metaların değerinin tözü emektir. Her bir metanın değerini oluşturan toplumsal olarak ortalama koşullarda gerekli olan emektir….> değerin ölçüsü emek zamandır. dışsal ölçü paradır.
  • Emek-zaman bilimsel olarak , atom düzeyinde bir ölçüdür.Piyasada her şeyi para eşitler. Üretkenlik arttıkça aynı emek zamanı içerisinde daha fazla değer üretilir.Üretkenlik arttıkça fiyatlar düşer.
  • kıtlık teorisi var bir yandan da marksist teori… her ikisi de doğru olarak kabul edilebilir mi yoksa değil mi?
  • neo-klasik ….>  üretim faktörleri ….> matematik formüller….>n sayıda faktörün kullanıldığı fakat ortada insan yok …bu bir sosyal bilim değildir.insanların ne yaptığını sormak zorundasınız. Toplumun emeği dağıtması lazım . Bu nasıl olacak. Eğer belirli bir miktar süt üretmek istiyorsanız , insanların oraya para harcaması ve emeğini ayırması lazım.
  • Kapitalizm meta fetişizminin teorileşmiş halidir.
    ——————
  • Marx: Bütün sorunların çözümü pratiktedir.Bütün kapitalizm tarihi boyunca krizi reddetmiş burjuva iktisadıyla Marx arasında kapitalizmi kavramak açısından nasıl pratik bir farklılık olduğu ortadadır.